27 Kasım 2015 Cuma

Baksı Müzesi: Hayalden Gerçeğe

Prof. Dr. Hüsamettin Koçan, Üniversitemizin konuğu olarak bir konuşma yaptı bugün. Ben de zevkle ve heyecanla dinledim. Haberine buradan ulaşabilirsiniz. Baksı Müzesinden (www.baksi.org) haberim vardı. Hüsamettin Koçan'ın da doğup büyüdüğü Baksı köyünde bir müze kurar. Ama ne müze. Avrupa Parlamentosundan ödül alır, TBMM'den de... Bir köy odası inşaa ederek başlar işe. Gelişir, gelişir, ve özgün bir eser çıkar ortaya, yaşayan bir eser.

Konuşmasından çıkarılacak çok şey vardı Hüsamettin Hocanın. Mesela babasından bahsetti. Oğluna güvenen, "Bu senin hayatın, sen ne istiyorsan onu yap" diyen babasından. Babasından çekindiği halde, babası ona hayatını yaşamasını söylemiş. İstediği kişiyle evlenmesini, ailenin yaşam tarzına uymayan birisi olduğu halde. Babası demiş ona, "İyi birisi mi?" diye. İnsanoğlunun her zaman hatırında tutması gereken bir yaklaşım bunlar. Kim çocuğuna diyebiliyor, hayat senin, istediğini yap diye. Kim soruyor "Evleneceğin kişi iyi bir insan mı?" diye. Varsa yoksa "mayışı va mı mayışı?".

Hüsamettin Hoca, köyünün kültürel erozyona uğradığını görünce karar vermiş oraya bir köy odası yapalım diye. Böylece o bölgenin kendi kültürünü yeniden tanıması için vesile olsun istemiş. Sonra o köy odası gelişmiş gelişmiş ve özgün bir eser olan Baksı Müzesi ortaya çıkmış. Diyor ki "Hiçbir şeyi örnek almadık. Sadece özgün olsun, kendine has olsun istedik." Böylece ortaya böyle bir eser çıkmış.

Bizde müze deyince akla hep bazı tarihi eserlerin sergilendiği ve turizmle ilgili yapılar gelir. Ama Baksı Müzesi, yaptığı atölye çalışmaları, özellikle kadınların geleneksel el sanatlarını modern yöntemlerle birleştirmesi, yönetim kurulunun kadınlardan oluşması, burada üretilen yerel zenginliklerin yöre halkına ekonomik getirisinin olması vb. pekçok unsur ile yaşayan, yaşatılan, herkesin katkı verdiği, herkesin kazanımlar edindiği yaşayan bir organizma. Ve bu anlamda gerçekten bir müze. Olması gerektiği gibi bir müze.

Avrupa Parlamentosunun yarışmasına ciddi bütçeleri olan müzeler de başvurmuş Türkiye'den. Fakat demişler ki "Onların ruhu yok. Sizde ruh var." İşte Baksı'yı farklı yapan, onun bir ruhunun olması.

Hüsamettin Hocanın konuşmasını zihnimdeki bazı sorulara cevap bulmak için daha bir dikkatli dinledim. Zira bir hayalim var dostlar, Etrim'in bir müzesi olsun. Şimdilerde kullanılmayan ilkokulum, lojmanı ve deposu bir müzeye dönüşsün. Buraya köyümün kültürü ile ilgili şeyleri koyalım. Eski köy yaşamına ait fotoğraflar, anılar, nesneler burada sergilensin ve gelecek nesiller bunları burada görüp tanıyabilsin. Baksı kadar iddialı değilim elbet. Yani keşke kök boyası atölyelerinden tutun da halı dokumaya kadar herşeyi burada yeniden yaşatabilir miyiz bilmiyorum. Ama çok istiyorum. Her kim bu işe girişir veya destek verirse birlikte çalışmayı da çok isterim.

Hüsamettin Hoca bunu başarmış. Onu örnek almamız gerek.

Hüsamettin Hocayı bizlerle buluşturan herkese teşekkür ediyorum.