27 Nisan 2015 Pazartesi

Safranbolu: Ni oldu sağa, ni oldu boyle?

Geçen Cumartesi Safranbolu'daydık. Tüm arkadaşlar toplandık, kahvaltı sonrasında Safranbolu'da güzel bir gezinti yaptık. Hava çok güzeldi, tam gezi havasıydı. Ben biraz hastaydım, güneş de ezdi bayağı, ama yine de güzeldi. 23 Nisan'ı da fırsat bilenler Safranbolu'ya akın etmişti sizin anlayacağınız.

Ancak son birkaç gidişimde, beni rahatsız eden birşeyler olduğunu fark ettim. Birincisi, 13 yıl aradan sonra tekrar gittiğim Yörük Köyünü Safranbolu ile karşılaştırdığımda, Yörük Köyü doğal yapısını daha çok korumuş ve turizmin o yıpratıcı etkisinden, kalabalıklığından, tabela kirliliğinden vs. nasibini henüz almamış durumda.

Oysa Safranbolu, belki varlığını turizm gelirlerine borçlu borçlu olmasına da yoğun kalabalığın, heryere olur olmaz asılmış tabelaların, Eski Çarşının içinden geçen yoğun trafiğin, yine Eski Çarşı'da sokak aralarına kadar girebilen araç yoğunluğunun, neden bozulduğunu bilmiyorum ama bir türlü eski güzel ve orijinal haline dönmemiş bozulmuş kaldırımlarının, heryerin toz toprak içinde olmasının etkisiyle sanki hızlıca yaşlanıyor gibi geldi bana. Sanki daha bakımsız ve üzerinden para kazanılmaya odaklanılmış, orijinalliği, güzelliği, nefaseti bir kenara itilmiş gibi. Bilemedim, ama eski Safranbolu yok sanki. Umarım yanılıyorumdur.

Amfitiyatro Deyip Geçmeyin

Amfitiyatrolar, antik çağın günümüze kazandırdığı çok önemli mimari eserler. Hala yaygın bir kullanıma da sahip. Örneğin Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul Salonu da yeni düzenleme ile bir amfitiyatro şeklini almıştı.

Amfitiyatroların çok önemli bir özelliği vardır, seyirci denize veya manzarası güzel bir yere bakar. Yani sahnenin arkasında deniz vs. kalır. Bu sayede eser sahnelenirken, seyirci güzel bir manzarayı da izler.


Zonguldak Belediyesi, İl Emniyet Müdürlüğünün altındaki plaja yeni tesisler kazandırmak için bir proje hazırlamış. Güzel görünüyor. Ancak bir ayrıntı, işte buraya yapılacak amfitiyaronun yönü ayrıntısı. Sahne kara tarafında, dolayısıyla seyirci denizin, yıldızların, bulutların, martıların oluşturduğu manzaradan mahrum, sahne arkasında yoğun araç trafiğininin ve bahçesiz Bahçelievler mahallesinin birbiri üzerine yıkılacakmış gibi duran apartman görünümüne maruz kalacak. Bırakın, azıcık da olsa şu farkında olmadığımız denizin tadını çıkarsın; sahnede sergilenenin yanında bu da bir ikram olsun :)